İstanbul kurulduğu yıllarda su sıkıntısının ne olduğunu bilmeyen dünyanın sayılı kentlerinden biriydi. Şehir Osmanlı hakimiyetine girmesinden onsekizinci yüzyıl başlarına dek bu 'ayrıcalığını' korudu. Yeni bir yüzyılla başlayan 'sorun' giderek ağırlaştı ve ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru İstanbul halkı içecek su bulamadı; bulduğu sular da "içilmez" raporluydu. İstanbul'un ekonomik ve toplumsal yaşamında suyun ne denli önem taşıdığı tartışma götürmez bir gerçektir. Bizans'tan bu yana çağdaşlığın göstergesi sayılan suyun ekonomik gücü düşünülmeden İstanbul üzerine yapılacak bir araştırmanın sağlıklı olduğu söylenemez. Şimdiye dek sergilenen birçok çalışmada işin bu yönü düşünülmediği için hem çalışmalar eksik kalmış hem de kent tarihçiliğimiz açısından önemli sayılabilecek bazı belgeler ilgisizlik sonucu yok olup gitmiştir. Eğer zamanında bu tür belgelere ilgi gösterilip değerlendirme yoluna gidilseydi günümüzde kentimizin musluklarından daha bol su İstanbul üzerine yazılmış kitaplardan da daha ayrıntılı bilgiler akacaktı.
(Arka Kapak)