... Fakat tam bu sırada başka bir duygu beni kapladı kirpiklerimin arasından bakınca sanki kara bir buluta sarılmış gibi öfkeli ve karanlık bir yüzle yaklaşan Kontu gördüm. Kuvvetli eliyle üstüme eğilmiş kızın beyaz narin boynundan yakaladı. Bu engel karşısında yüzü korkunç bir öfke gösteren bu nazik vücudu arkaya doğru tüy gibi fırlatıverdi sonra üçüne birden geriye çekilmelerini emredercesine elini salladı; bu şatoya geldiğim gece kurtlara verilen emrin aynı idi! Kont yılan ıslığına benzeyen çirkin bir sesle:
- Nasıl cesaret ediyorsunuz; dedi. Nasıl cesaret edipte bana ait adama dokunuyorsunuz? Ben size dokunmayın demedim mi?
Sonra daha sakin ve uysal bir ses tonuyla ilâve etti:
- Kızmayınız sizin vaktiniz de gelecek; siz de öpersiniz. Yalnız benim işim olup bitsin şimdi gidiniz çünkü ona yaptıracak işlerim var...
Bunun üzerine kızlardan biri Kontun geldiği zaman yere atmış olduğu ve içinde canlı bir şey varmış gibi hareket eden bir büyücek torbayı göstererek:
- O halde bize bu gece bundan başka bir şey yok mu? Dedi.
Kont evet anlamına başını eğdi; kızlardan biri kudurmuş bir sırtlan hırsı ile torbanın üzerine atıldı ve onu açtı. Eğer kulaklarım yanılmadı ise torbanın içinden bir çocuk iniltisi işittim.