"Yalnızdım. Kendimi kendi ellerimle çelikten bir kafese hapsetmiştim ve özgürlüğü görüş günlerinin dar zamanlarına sıkıştırılmış bir mahkûm gibiydim. Dışarıdaki kalabalıkların sancılı mutsuz ilişkileri samimiyetsizliği benim sokağa küsmeme ve kendimi toplumdan soyutlamama sebep olmuştu. Dışarı-daki insan yığınları telefon sesleri küçük bir tıkırtı beni anlamsız bir şekilde ürkütmeye yetiyordu. Kendimle ve toplumla barışık olduğum söylenemezdi. İlişki içinde olduğum sınırlı sayıda insan vardı... ...Ve ben; İçimde susturamadığım binlerce çığlıkla yaşam denilen kavramın içini iş olsun diye doldurmaya çalışıyordum."
Aşkın kendi içindeki diyalektik yapısından kaynaklanan kimi yaşamsal sorunlar insan hayatının kimi evrelerinde karşılaştığımız insanlarla olgularla boyutlarla bütünleştiğinde insanın kendi kişisel yaşamında varettiği duygusal atmosfere yeni boyutlar kazandırır.
Yazar bu kitabında aşkın ve aşka dair duyguların ve durumların yarattığı enerjiyle yaşama dair yeni bir algı yaratmaya çalışan insanın varlıkla yokluk arasındaki serüvenini öne çıkarıyor.