Sol elini kabanının sol cebine sokuyorsun. Öyle hışımla daldırıyorsun ki elini cebinin kenarındaki yırtığı daha fazla açtığını fark etmiyorsun. Hayal kırıklığıyla astarın yumuşak dokusunu kavrayıp elinde buruşturuyorsun. Boşluk ve serinlik yayılıyor eline. Sanki daha yalnızsın şimdi. Diğer elini diğer cebine sokuyorsun hiç beklemeden. Bir kitap karşılıyor bu eli. İçin ısınıyor ılık bir sobaya dokunmuş gibi...
Rahatlıyorsun...
Aynı anda yanından geçtiğin erimiş isli çamurlu kar yığınının arkasından bir çift göz
parlıyor. Cam küreler gibi diyorsun içinden birer fal küresi biri günü gösterir biri geceyi..."
Dört kişi ve dört hikaye.
Tıpkı dört yapraklı bir yoncanın eşsizliği gibi.
Betül Dursun uzun ve karanlık gecelerin hüküm sürdüğü düşlerin ve anıların şekillendiği şehrin kalp atışlarının hissedildiği bu ilk romanında; kalabalıkları yalnızlıkları aynı anda yüklenmiş dört insanın uzak patikalarına doğru sürüklüyor bizi. Düz yazının şiire uzanan kıyılarından geçip ruh hallerinin dolambaçlı yollarından okuruna seslenen "Bakar mısın?" edebiyatımızda eşine az rastlanır bir kurguyla yaşamda bir yerde olmanın kesişen yazgıların ve sürüklenen yaşamların ustalıklı portresini çiziyor.