Tarihsel süreçte olduğu gibi bugün de insanın "din"le etkileşim yollarından biri olarak "renk" olgusu dikkati çekmektedir.
En eski dünya dinlerinden biri olan Hinduizm'de tanrılar değişik ve sayısız renklerle tezahur ederken kast sistemi de bir renk hiyerarşisidir. Çin Dinlerinde yas rengi beyazdır Japon savaşçılar simsiyah giyinir siyah kedi uğursuz kabul edilir tanrılara duruma göre uygun renklerde hayvanlar kabul edilir beyaz kurtuluşun ve cennetin siyah cehennemin günahkarlığın ve şeytanın rengidir. Kanın da rengi olan kırmızı hem doğumun hem ölümün rengi sayılırken sarı yeryüzünün güneşin sonbaharın hastalığın rengi olarak kabul edilir. "Kara Büyü" ve "Ak Büyü" yazısız halkların yaşam kaynağı olurken yönler ve renklerle sembolize edilir.
Günümüz dünyasında artık renk biliminden ve renk psikolojisinden bahsedilmekte arabalar çalışma odaları duvarlar evler bahçeler kızlar erkekler yaşlılar spor kulüpleri ve ideolojiler renklerle özdeşleştirilmekte renklerin başarı ve başarısızlığı mutluluk ve mutsuzluğu etkilediğine inanılmakta neredeyse "renk yönetimi" olarak adlandırılabilecek bir meslek ortaya çıkmaktadır.
Doç. Dr. Kadir ALBAYRAK "DİNLERİN RENGİ RENKLERİN DİLİ" eserinde hem dinlerin renk olgusu ile ilişkilerini incelemekte; hem de bu ilişkilerden insanların kültürel düyalarındaki renk tercihlerine yansıyanları ele almaktadır.