Alp Alper'in uzun yıllar boyunca gökyüzünden çektiği fotoğraflara bakarken acı ve hüzünle şunu fark ettim. İstanbul'un zaman içinde ne kadar çok bozulduğunu ve bu süreç içinde estetikten ne kadar çok uzaklaştığını gördüm bu fotoğraflarda. Siz istediğiniz kadar bakış açınızı ve bulunduğunuz noktayı değiştirip durun çirkinlik yine her zaman yine kocaman bir çirkinlik olararak kalıyor...
İstanbul artık bir zamanların o güzel ve cazibeli kraliçesi değil veremli hastalıklar içinde kıvranan bir kadın görünümündedir...
Kurtulur mu? Bana kalırsa ne yazık ki artık kurtulamaz!
Acı gerçek şudur. Yıllar ve yıllarca İstanbul'un sahip olduğu hazine değerindeki güzellikleri görmeyen o güzellikleri hiç fark etmeyen güzellik duygusundan nasibini almamış bir zihniyet usun zaman içinde bu şehrin dokusuna ve ruhuna saldırmış ve halen de saldırmaya devam etmektedir.
Bu şehirde bir zamanlat Mimar Sinan gibi bir üstat var iken bugün bu şehri bu hale sokmak cinayetlerin en büyüğü medeniyete karşı yapılabilecek en büyük düşmanlıktır.
İşte bu kitap bize bunu kanıtlıyor...