"Yalnızlık diye tanımlanabilecek bir sessizlik vardı Batı Şeria'da...
İsrail tarafından işgal edilen her yanına örülen duvarlarla adeta bir labirent haline getirilen gettolardan oluşan bir karanlıklar diyarına dönüştürülen Batı Şeria kan kızılı bir acıyı Filistinlilerin elindeki son verimli toprak parçası olmaktan çıkarak dehşetin kol gezdiği apokaliptik bir cehenneme dönüşmenin acısını kusmak istiyordu sanki medeni dünyanın duyarsız gözbebeklerine...
Güneş ışığıyla kızgın bir saca dönüşen utanç duvarlarına Filistinli ressamların çizdiği özgürlük resimlerinden utanarak bir umut ışığına dönüşüp İsrail'in pençesinde kıvranan masum çocukların rüyalarına giremeyişinin kıvranışını taşıyordu avuçlarında...
O kadar çok zulme kana cinayete ölüme umutsuzluğa mutsuzluğa acıya ve kedere şahit olmuştu ki! Patlamak istiyordu yok olup bütün izini silmek istiyordu yeryüzünden...
Ancak yalnızlık şeklinde tanımlanabilecek bir sessizlik vardı Batı Şeria'da...
Toprak insana özgü bir bitkinlik ve bıkkınlığın izlerini taşıyordu sanki üzerinde..."
İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Marmara gemisine baskın yaparak Türk vatandaşlarını katletmesi ile patlak veren Türkiye ile İsrail arasındaki krizin sonuçlarının nereye varacağını kimse önceden hesap edememişti.
Osmanlı Halkları Birliği'nin kurulması ile uyandı dünya...
Türkiye İsrail'den Kudüs'ü boşaltmasını istediğinde ise çok geç olmuştu artık; ABD İsrail'i kendi haline bırakarak Ortadoğu'daki varlığını sürdürebilmenin yollarını aramaya başlamıştı bile...