İşte şu anda Pafnüs hücresinde bir terazide olduğu gibi bütün insanlığın kurtuluşunun ve kefaretinin bağlı bulunduğu tahtadan bir haç önünde diz çökmüş Thais'i düşünmeye başladı çünkü Thais onun günahıydı ve böylece rahipliğin koşullarına uyarak bu kadının bir zamanlar ona ilham ettiği şehvet zevkinin iğrençliği üzerinde uzun uzun düşünceye daldı. Birkaç saatlik bir düşünmeden sonra Thais'in hayali gözlerinin önünde iyice belirdi. Onu vaktiyle şehvet arzularıyla kıvrandığı günlerdeki hâliyle görür gibi oldu. (...) Bu manzara karşısında Pafnüs'ün aklı başından gitti. Yere kapanarak şu duayı etti:
"Ey Ulu Tanrı adaletli ve atıfetli Tanrı sen ki kalplerimize acıma duygusunu sabahları kırlara şebnemleri yağdırır gibi sundun sana hamdederim! Sen her şeye kadirsin! Şu fâni kulunu şehvet uçurumuna sürüklemek isteyen bu yalancı şehvet duygusundan kurtar ve bütün yaratıkları ancak senin varlığında sevebilme gücünü benden esirgeme zira onların hepsi gelip geçerler ebedî olan yalnız sensin. Eğer ben bu kadınla ilgileniyorsam senin eserin olduğu içindir. Melekler bile onu koruyorlar. Ey benim Ulu Tanrı'm bu kadın senin ağzından çıkan bir nefes değil mi? Onun artık bu kadar çok vatandaşla ve yabancıyla günah işlemesine son vermek lazım. Ona karşı kalbimde sonsuz bir acıma duygusu başladı. İşlediği suçlar korkunç ve ben bunları düşündükçe tüylerim ürperiyor. Ama suçları arttıkça benim de ona karşı olan acıma duygum artıyor. Ona şeytanların ebediyen işkence yapacaklarını düşündükçe ağlıyorum."