...telefon kulübesi asfalt yolda iskele çıkmazına inen şosede şimdi bilardo salonu olarak çalıştırılan eski PTT binasının önünde kahvede yirmi beş otuz adım ötedeydi. Yürüyüp yetişebilirdim ama yapmadım. İçeride oturup rüzgârın savurduğu
pencere camındaki her bir vuruşu sadece benim kafamın içinde inen plastik tabelanın romansı sesinde şaşadurdum. Sigara içtim masaların tahta zemindeki mazotla kararmış ayaklarına baktım. Daldım saatlerce yok oldum ve bazen zemberek sesini kimsenin duymadığı duvardaki saatin ahşap gövdesinde kayboldum.