Bir değil 14 hikaye birden gönderdiğiniz için okumaya ancak sıra bulabildim. Defteri açarken (bu çeşit pek çok defter geldiğinden) hiç de ümitli değildim okudukça hikayeci kabiliyetinizin zevkle takip ettim. Yarının iyi hikayecilerinden birinin karşısında bulunduğumu sanıyorum.
- 22.8.1953 Yaşar Nabi
Turgut Acar öykünün bu bölümünde arabesk anlatıma girmeden okura duygu sömürüsü yapmadan doğruca işin felsefi boyutuyla ilgileniyor. "Doğum... Ölüm... Hiçlik..." Bu üç sözcüğün içinde / özünde çok şey gizlidir aslında. Doğumla başlayan umutlar henüz yeşermeden ölüm ile son bulmuştur. doğum+ölüm=hiçlik Yaşamsal döngü kendi boyutunda ilerlemiştir. Babanın yüreğinde oğul sevgisi ve dram yerini 'hiçliğe' bırakmıştır. Artık orada duygular umutlar beklentiler acılar sevinçler yoktur. Baba kendi tinselliği içine hapsolmuş yalnız kalmış içselliğini yaşayan dünya beklentilerini unutan bir 'boşluğa' dönmüştür. Yitirdiği oğul nedeniyle yarattığı soyut fanusta sessizce yaşayan belki de evrensel bir yapının prangasında suskun umutsuz 'hiçliğin' içinde kalan biri olmuştur. Hiçlik! Bu boş anlamsız işlevsel olmayan bir 'alan' onun tüm duygularını üretkenliğini çekip almıştır. Yazar kısa tümcelerle çarpıcı akıcı okuru derinden etkileyen bir metin yazmış. Gereksiz dil işçiliğine girmeden okuru sıkmadan olabildiğince konuşur gibi anlatmış.
- Tufan Erbarıştıran
Dili yalın anlatımı akıcı olan öykülerinde Turgut Acar yerel ağızlardaki ya da eskimiş sözcüklerin yerine yeni sözcükler kullanmaktan çekinmeyen yerli yerinde kullanan bir öykücümüz. Öncekilerde olduğu gibi bu kitabına da girmiş öykü dili sözcüklerden bazıları: "Toydaş Yansılama Kargış Eme Loda Kaşmer" gibi. Eline kalemine sağlık Turgut Acar. Bu günlerde usta işi öyküler okumak istiyorsanız Sigaraya Koşulan Beyaz Atlar en uygun seçim...
- İsmet Ercan