Senin Rab'bine öbürü Allah demiş; sen Jesus demişsin o İsa demiş çok muydu? Neden diğerine gâvur derdi ki insan bu sebepten? İşte sırf bu farklılıktan insan öldürmeye kadar uzanan bu mesafe çıkmakla bitecek bir merdiven değildi ona göre. Gündüz gece gibi bir fark da yoktu oysa aralarında amma ve lakin birleştirmek için yollanan dinler insanları birleştireceğine bölüyordu. Bugün ona Muhammed'in dininden olduğu ve Türk olduğu için nefretle bakan gözler yarın İsa'ya inanıyorum deyince "İşte doğru yolu buldu" diyerek takdir edecek ona şefkatle mi bakacaktı? Fikri içinde bin bir kuşku ve açıklayamadığı bir sıkıntıyla gemiye bindiğinde fırtınanın ve patlak veren 1974 Kıbrıs Savaşı'nın hem iki ülkede yüzlerce insanın kıyımına hem de kendi hayatının düzeltemeyeceği bir şekilde değişmesine neden olacağını bilmiyordu. Arkadaşı Umut'a verdiği söz kaderinin ve hayatının dönüm noktasıydı. Çağatay Eroğlu Kıbrıs-Türkiye-Rodos üçgeninde geçen "Ülken Peşinden Gelir"-Kıbrıslı adlı bu ilk romanında siyasal çalkantıları kör inançlar ile bağnazlıkları kültürel çelişkileri saplantıları iç hesaplaşmaları; kısacası savaşın parçaladığı iki ailenin dramını akıcı bir dille anlatıyor. Ve savaşın din dil ırk mezhep farklılıkları tanımadığını herkesi eşit derecede yıktığını okurun içine işleyen bir biçimde gözler önüne seriyor.