Hastalık algılaması bir açıdan idrak etme ile ilgilidir. Canlı organizmanın kendi doğal dengesinin bozulduğunu fark etmesiyle başlayan bu süreç bozulan dengenin tekrar kurulması yolunda yine kendince bazı yöntemlere başvurmasıyla devam eder.
İnsanlar dışındaki canlıların sağlığını koruması ve hastalandığı takdirde tedbir alması gayretleri konumuzun dışındadır. İnsanları bu konuda farklı kılan özellik "idrak etme ve yorumlama"dır. İnsanın kendi iç ve dış dünyasındaki olayları hem idrak ederken hem de yorumlarken "inanç veya inanışlar"ının etkisinde kalması onun neyi nasıl algıladığı anlamlandırdığı ve değer yüklediği konusunda araştırmacıları epeyce zorlamaktadır. İnsan merkezli iç ve dış olguları araştıran insanoğlu özellikle geçmişe dair incelemeleri betimlemesinde kendi uzmanlık bakış açısının sınırları içinde kalmaktadır. Bu durum bir yandan olumlu sayılabilir. Çünkü uzmanlık inceliği ile olayları derinlemesine ele almaktadır. Diğer açıdan bakılırsa tarihten günümüze insanın kendi zihinsel ve duygusal kabiliyetleri ölçüsünde karmaşık anlamlar yumağı içerisinde bize sunduğu olayların tek branş açısından ayrıştırılması (analizi) ve tanımlanması imkânsız hale gelmektedir. Örnek olarak konumuzu ele alırsak insanın hastalık algılaması ona göre hastalıkların kaynağı tedavi bilgisinin gizemi şifanın uygulanan yöntem veya verilen ilaca bağımlı olup olmadığı konusundaki inancı veya inanışı hakkında günümüz araştırmacılarının tek branştan değerlendirmeleri sonucunda ya eksik ya da hatalı sonuçlar üretmesine yol açmaktadır.
Tarihsel açıdan hastalık algılaması ve tedavi yöntemlerinin bir taraftan Tıp Tarihçilerini Folklor Antropoloji ve Halk Bilimcilerini ilgilendirirken diğer taraftan Dinler Tarihçilerini Bilim ve Düşünce Tarihçilerini de alâkadar etmektedir. Kesilen kurbanların dini açıdan değeri olduğu gibi sağlığa kavuşma hastalıklardan korunma ve arınma gibi tıbbi değeri de vardır. Yıkanmanın veya hijyen uygulamalarının hem ibadet hem de tıbbi bağlantısı inkâr edilemez. Bunları yaparken kişi belli bir kişiye başvurmaktadır. Bu kişinin hem hekim hem de din adamı olduğu görülmektedir. bu ikisi arasındaki uygulamaların ya tek başına ya da diğer insanların da katıldığı folklorik kültürel ve sembolik davranışlarına rastlıyoruz. Bu törenlerin dini tıbbi etnografik ve folklorik değeri yanında çeşitli bilimsel ve sanatsal branşların tarihsel temelini oluşturduğu göz ardı edilmemelidir.
Bu ve benzeri açılardan bakılırsa insanlık tarihinin bir yönünü inceleme konusu eden bilim ve sanatların aynı konuyla ilgilenen diğer ilim dallarıyla ilgili temel kaynak yorum terminoloji ve yöntemlere de yer vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde yapılacak yorumlar ve verilecek hükümler ya eksik ve yalın ya da hatalı olmakla karşı karşıyadır.
Araştırmacı çalışmanın alanını İslâm öncesiyle sınırlandırmış bu yüzden İslâm'da hastalık algılaması dua şifa ilişkisi... gibi konuları bir başka çalışmasında ele alacaktır.