Günümüz toplumları siyaseten yanıtı kolay verilemeyecek sorularla karşı karşıyadır. Örneğin halk egemenliği düşüncesinin alması gereken somut form ne olacaktır? Sokakta gösteri yapan veya greve giden halk ile egemen olarak tanımlanan halk aynı halk mıdır? Linç güruhları izdiham sürüleri veya paniğe kapılmış topluluklar ile uygarlık için bir önkoşul oluşturan siyasal düzenin kurucu öznesi arasındaki ayrım ne olmalıdır? Bu ayrımın timsali olan ordu okul parlamento gibi kalabalık ve kitle formasyonlarının oluşum süreçlerini nasıl anlamak gerekir? Yazar bu gibi soruları kalabalıkların gücünü açığa çıkaran bir anlayıştan kitlelerin gücünü sınırlandıran ve yönlendiren bir anlayışa geçiş sorunsalı çerçevesinde tartışmaktadır. Bu çalışma günümüz demokratik toplumlarının karşı karşıya olduğu tehlikelere değgin bir uyarı niteliği taşımaktadır.