Hepimiz aynı mı büyürüz? Daha az hasarla daha az kederle büyüyenlerimiz de yok mu? Tıpkı daha korkunç ve onarılamaz hasarla büyüyenlerimiz olduğu gibi. Derecesi ne olursa olsun "bizim buralar"da bir kız çocuğunun büyümesinde hep ciddi bir hasar vardır çocukluğunun kuytularında illa bir terslik!
Hikâyelerimiz farklı yollarda çatallansa da aslında hepimizin başına ne geldiyse şu "büyüme" işinden gelmiştir. Düşünen herkes büyümenin ne belalı bir şey olduğunu bilir. Büyüyüp de yıllar sonra geriye dönenimiz büyümeye çalışan o çocuğa bakanımız halini soranımızsa nadirdir.
Bitirgen büyük bir cesaretle buna bakıyor.
Yıllar öncesine o kız çocuğuna gidip... Onun diline
onun inine iniyor. Niye?
Çok şeyimiz ve belki de her şeyimiz oradaki o çocukta
oradaki hasarda duruyor çünkü.
Yoksa bunca zordan sonra nihayet "büyüdüğümüzde" niye
oturup bunları yazalım ki?
Bizim buraların büyüme hikâyeleri bilinmeden bu hikâyeler
iyileşmeden bizim buralar da asla iyileşmeyecek çünkü.
Figen Şakacı'mn cesareti bundan.
Bitirgen'i okurken Şakacı'nın anlatım dilinde yuvalanan o ironik ton size edebiyat adına lezzet verecek hiç kuşkusuz ama o ironik tonun edebiyat için orada olmadığını kavradığınızda işte gerçekten zaman anlayacaksınız hasarın ve kederin kardeşinin kim olduğunu. Bitirgen: Öyküsü büyümenin o dikenli kollarında geçen bir anlatı dili incecik bir kâğıt kesiği...
Birhan Keskin