Üstad'la tanışmamız kırk seneyi geçti. O zamanlar hemen her gün idarehaneye gelir; Âkif'ler [Mehmed Âkif] Naîm'ler [Babanzâde Ahmed Naîm] Ferid'ler [Ömer Ferid Kam] İzmirli'lerle [İzmirli İsmail Hakkı] birlikte saatlerce tatlı tatlı musahabelerde bulunurduk. Üstad kendine mahsus şîvesiyle yüksek ilmî meselelerden konuşur onun konuşmasındaki celâdet ve şehamet bizi de heyecanlandırırdı. Harikulâde fıtrî bir zekâ İlâhî bir mevhibe. En mu'dil meselelerde zekâsının kudret ve azameti kendisini gösterir. Daima işleyen ve düşünen bir kafa. Nakillerle pek meşgul değil. Onun rehberi yalnız Kur'an. Bütün feyiz ve zekâ kaynağı bu. Bütün o lem'alar doğrudan doğruya bu kaynaktan nebeân ediyor. Bir müctehid bir imam kadar rey sahibi. Kalbi bir Sahâbî kadar imanla dolu. Ruhunda Ömer'in şehameti var. Yirminci asırda Devr-i Saadet'i nefsinde yaşatan bir mü'min bütün hedefi iman ve Kur'an.
Eşref Edib
"Eşref Edib kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad'da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nur'un bir hâmisidir. Ben vefat etsem de Eşref Edib'in Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum..."
Bediüzzaman Said Nursî
Emirdağı Lâhikası c. II s. 35-36.