İrani unsurların doğudan batıya göçü muğlak bir konudur ve varsayımlara dayanır. Türklerin göçü ise hemen hiç kesintisi olmayan bir süreçtir. Hırvatlığın ortaya çıkmaya başladığı sıralarda Adriyatik'ten İdil'e kadar Doğu Avrupa'nın her yerinde Türkler kaynaşmakta idi. Kesinlikle yöresel etnik birliktelik kurmayan ve ele geçirdikleri ülkenin tüm arazisine yaklaşık eşit oranda (yönetici olarak) dağılan Türkler tarihin tuhaf bir cilvesi olarak yönettikleri milletleri örgütlüyor ve beraber diğer Türklere veya Türklerin örgütlediği milletlere karşı savaşıyorlardır. Çok dağıınık halde bulunan ve soykırımla ortadan kaldırımadıkları bilinen savaşçı Oğur boyları Doğu Avrupa'nın değişik kısımlarında Avarlara karşı yerel halkın başına geçmiş ve onları kendi yönetimlerinde örgütleyerek güç kazanmaya çalışmışlardır. Bunun en açık örneği Tuna Bulgarlarıdır. Yerel halkın bu derece benimsenmesi ve kendilerinin onlara benimsetilmesinin sonucu ağır olmuş çabucak kaynaşarak ortadan kalkmışlardır. Hırtvat olayında biraz daha ileri giderek Boşnak ve Sırplarda da bunun olmaması için hiçbir sebep yoktur. Kaynaklara bu konuda açık bilgi sunmaktadır. Böylece Hırvatlığın temelini atan Türk asıllı topluluğun yanında daha sonraki dönemlerde özellikle Slavonya bölgesine Avar Macar ve Kıpçaklar vasıtasıyla karışan Türk kanı da hesaba katılınca bu Kuzeybatı Balkan ulusunun kan itibariyle en az Macarlar ve Bulgarlar kadar Türklerle akraba olduğu gibi bir sonuç çıkmaktadır.