Şimdi Yaşar geçmişe yolcu; dünden konuşuyor belleğimi yokluyor çocuk denecek yaşlarını kurguluyordu. Denizli Lisesi'nin meşhur orta bahçesindeki Şükran'la Yaşar'ı buluşturmuş o zamanın dehlizlerine dalıp ikimize ait ne varsa bulup çıkarıyordu.
Ruhu altüst olmuş acıları depreşmiş resimler ayaklanmış yürüyordu salonda. Bende aynı duygular içindeydim. Yaşar Çallı'yı dedesiyle birlikte kendi kurmaca dünyama çekmiştim. İki ünlü ressamın gerçeklerini sanatlarını içlerinden yeşertip renklendirdikleri yetenek tohumlarının nasıl çatlayıp canlandığını sözcüklerin anlatımın ve kurmacanın ışıklı oyunlarıyla süsleyip yazacaktım. Benim için değişik bir çalışma yöntemiydi bu. Yaşar'la konuşurken kurmaca evrenini sözcüklerin anlamlarını zorladığı bir çalışma ürünü yaratacağımı düşünüyordum. Yaşar Çallı ve Şükran Kozalı daha sonra kendiliğinden oluşacak Vuslat anı-romanına adım atacağımızı nereden bilebilirdik? Konuşkan izlerin ve anlamların yenilendiği katmerli yaşamın kezzeti acıları anlatılmayan içte hapis kalmış ayrıntıların birleşip soluk aldığı bir başka kitap olarak işte o gün doğmuştu Vuslat...