Kırkpınar efsanedir ama gerçeklerden çok daha gerçek bir efsane... Tarihî coğrafi ve kültürel gerçeklerle bu kadar uyum içinde olan başka efsane yoktur! En önemlisi de millî vicdanımız bu efsaneyi gerçeklerin en gerçeği olarak kabul etmiştir başka delile ne hacet!
Dünyaya Türk'ün dünya görüşünü spor anlayışını hayata bakışını anlatmak için yağlı güreşteki peşrev yeter.
Peşrevle Türk oğlunun Türkistan'dan Anadolu'ya Anadolu'dan da Avrupa'ya akışı canlandırılmakta yine peşrevle Türk'ün sembolleri olan kurdun atılışı okun uçuşu atın şahlanışı ve kartalın süzülüşü temsil edilmektedir.
Üç adım geri gitmek "Hak adalet" ve "aşk" karşısında boynumuz kıldan ince üç adım ileri gitmek de hedefimiz ve amacımız "Şehitlik Hakk'ın rızası insanların duası" manasındadır.
Sağ el toprağa dokundurulduktan sonra üç defa dize dudaklara ve başa götürülür. Bu "Ey pehlivan gücün ve ustalığınla mağrur olma! Topraktan geldin yine toprak olacaksın" anlamındadır.
Güreşin sonucunda mutlaka bir pehlivan yenilecek. Yalnız galibiyeti pehlivanlık olarak görmek pehlivanlığı Kırkpınar'ı bilmemektir. Galipken pehlivan olarak kalabilmek mağlupken pehlivan olarak kalabilmekten çok çok zordur. Bunu bilen eski pehlivanlarımız galip gelince bırakın hoplamayı zıplamayı tam tersi boyun bükük olarak hemen nefis ve ego gibi asıl başpehlivanlarıyla güreşe başlamışlardır felaketlerine sebep olmaması için.
Birine 'pehlivan' diye hitap etmek ona en yüksek insanlık rütbesini vermek ve onu alperenlerin mirasçısı kabul etmek demekti.