"Bence Müslüman ve Amerikalı olmak bölünebilir bir şey değil. Ben hem Müslüman hem de Amerikalıyım. Siyasi anlamda son derece rahatsız edici olabilir ancak bu bir kimlik krizi değil. Felsefi ve duygusal olarak Amerika da İslam da benim parçam. İç dünyamda bunlar birbiriyle çelişmiyor... Bir Müslüman olarak beklentilerimin ve gündelik yaşantımın orta yol Amerika'sına uyması için tekrar şekillendirilmesi gerekiyor.
Ne de olsa Amerika benim memleketim ondan vazgeçecek değilim."
G. Willow Wilson
Amerikalı kadın yazar Willow Wilson'ın dünyanın en merak edilen coğrafyalarından birinde Mısır'da İslam'a yaptığı yolculuğu ve Mısırlı bir adamda sevgiyi bulmasını anlatan Kelebeği Kurtarmak Müslüman dünyasını kucaklayan bir Batılının çarpıcı hikâyesini gözler önüne seriyor.
Yazar Boston Üniversitesi'nde öğrenciyken ateist bir ailede büyümesinin etkisiyle henüz olgunlaşmamış ruhani dünyasını anlamasına yardımcı olacağı umuduyla İslami çalışmalar dersi almaya başlar. 11 Eylül sonrasına denk gelen bu dönemde geçirdiği ağır bir hastalık nedeniyle uykusuz kaldığı gecelerde Tanrı inancıyla barışır. Aradığı huzuru İslam'da bulan yazar mezuniyet sonrası Mısır'da çalışma fırsatı yakalayınca kaderinde yazılı olan bu kıtalararası yolculuğa çıkarak belirsiz bir geleceğe yelken açar.
İngilizce öğretmenliği yaptığı Kahire'ye yerleşerek dinini temel alan bir kültürü anlamaya ve o kültüre dahil olmaya çalışır. Kültürü üzerindeki Batı baskısından huzursuz olan meslektaşı Ömer ile tanışır. İkisi aile inanç ve gelenek kavramlarının tabiatını sorgular nitelikte bir ilişki yaşamaya başlarlar. Batılı Wilson kızıl saçları bozuk Arapçası ve tüm açık yürekliliğiyle laik Batı ve Müslüman Doğu arasında sıkışıp kaldığı bu süreçte ne kendisinin ne de Ömer'in aile ve geleneklerini bir yana bırakmalarını gerektirecek uzlaşmacı bir üçüncü kültür yaratmaya çalışır.