Zaman seninle alay ediyor. Varolmak hiçliğin içine düşmekle aynı anlama geliyor. Bütün dinlerden ayrıldın. Bütün tanrılar sana küskün. Bir deliden geceleri tanrıya isyan etmenin yollarını soruyorsun. Deli sen konuşunca yüzünü gizliyor olanca sesiyle bağırıyor: İsyan boyun eğmektir ve dünya Plath'in Sırça Fanus'ta söylediği gibidir. Sırça Fanus içinde bir bebek gibi tıkanıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir düşten başka birşey değildir ve kendimizi uyandıracak iğnelere de sahip değiliz. Beckett'ın kahramanı Hamm geliyor: "Tanrı kalleşin teki! Öyle biri yok" diyor. Hayatın kıyısında çeşitli renkler var biliyorsun; her şeyi görmenin verdiği acı yalnızca mutlu görünme formülü... Kendine karşı korkunç bir ikiyüzlülükle karşı karşıyasın. Daima bir şimdi'yi düşün diyorlar popüler zevkler edin yaşayanların kanı yeni bir toplum için iyi bir gübredir ve kurukafalardan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi daha uzakları görebilir. Böyle diyorlar. Neyin bittiğini bilmeden bitti diyoruz; neyin başladığını bilmeden başladı diyoruz. Her şeye hakim olan insan kendine hakim değil. Kendi yarattığı boşlukta bir kayıp insan. İnsanlık ve dünya bu kayıpların ürünü.