Kahire yazarı Necip Mahfuz İkinci Dünya Savaşı'nın ortasındaki Kahire'yi anlatıyor.
Zaman zaman Alman uçaklarının bombaladığı şehirde daha güvenli bir semt olarak gördükleri Han el Halili'ye taşınan Akif ailesinin başından geçenleri yine çarpıcı ve etkileyici bir dille aktaran Mahfuz'un kahramanları evin iki oğlu Ahmet ve Rüşdi'dir.
Kardeşi Rüşdi için yaptığı fedakârlıklarla hayatını harcadığına müthiş yeteneklerinin keşfedilemediğine inanan Ahmet Bayındırlık Bakanlığı'nda küçük bir memurdur ama aslında çok daha önemli mevkilere makam-lara layık olduğuna emindir.
Kardeşi Rüşdi ise gerçekten de kendisine hem babalık hem ağabeylik yapan Ahmet sayesinde üniversite okumuş Mısır Bankası'nda çalışan bir gençtir. Ağabeyi ne kadar beceriksiz ürkek korkak ve asosyal ise Rüşdi de o kadar becerikli girişken cesur ve sosyal biridir.
Bu iki kardeşin hikâyesi anlatılırken yine eski ile yeni gelenek ile modernite inanç ile bilim karşı karşıya geliyor. Okurunu Han el Halili'deki gündelik hayatın içine davet eden Mahfuz bu tarihi semtin dükkânlarını kahvehanelerini afyon içilen evlerini dolaştırırken "kader" "tesadüf" "kısmet" gibi kavramları da sorguluyor.