Hassân b. Sâbit anlatıyor:
'Amr b. el-Hâris'in huzuruna çıkmak için gelmiş fakat bir türlü buna muvaffak olamamıştım. Baktım olmayacak kapıdaki görevliye dedim ki: "Ya benim onun huzuruna çıkmama izin verirsin ya da bütün Yemen'i hicveder bir daha da dönüp yüzünüze bakmam". Böylelikle bana izin verdi ben de yanına girdim. Baktım sağ tarafında Nâbiğa oturmuş sol tarafına da 'Alkame b. 'Abede. Ben içeriye girip durumu görünce 'Amr bana dedi ki: "Furay'a'nın oğlu! Gassânîlerle olan akrabalığını aslını faslını biliyorum. Sen en iyisi buradan dön ben sana yüklü bir ihsân gönderirim. Şu anda senin şiirine ihtiyacım yok. Zira korkuyorum bu iki canavar Nâbiğa ve 'Alkame seni rezil ederler. Senin düşeceğin sıkıntı benim sıkıntımdır. Zira sen (şiirin) bu kadar güzelini söyleyemezsin." 'Amr bunu söyledikten sonra Nâbiğa'nın içinde şu beyitlerin geçtiği şiirini okumaya başladı:
"Onların ayakkabıları inceciktir uçkurları temizdir.
Paskalyadan önceki Pazar gününde de çiçeklerle selamlanırlar."
Ben teklifi kabul etmedim. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" dedim. O zaman 'Amr "Öyleyse seni bu amcalarına havale ediyorum" dedi. Ben onlara dönerek: "Melikin hakkı için söyleyin! Siz benim sizden daha iyi olduğumu söylemediniz mi?" dedim. Onlarda "Evet" dediler. O zaman 'Amr b. el-Hâris: "Furay'a'nın oğlu! Hadi oku bakalım" dedi. Ben de okumaya başladım.