Bizi hiçlikten varlık dünyasına çıkaran nimetleri ile kuşatan ölümden sonrası için ise dünya hayatında istemeden yüzleşmek zorunda olduğumuz temel varoluşsal acılarımızdan yaşlılık ve ölüme karşı tümüyle somut bir yer olan "harikalar ülkesi" cennette değişmeyecek bir gençlik halinde yaşanacak tükenmeyecek bir ömür bağışlayarak kendisi ile birlikte sonsuzluğa eriştirmeyi vaat edip müjdelenmiş olan Allah'ı sevmek insani bir standart olsa gerektir.
Peki ya O'nu sevmenin doğası ve mantığı nedir? O'nu sevmekle dünyevi bir varlığı sevmek birbiri ile karşılaştırılması sakıncalar içeren çok farklı durumlar mıdır?
Şaşırtıcıdır ki duygusal ve eylemsel anlamda Allah'ı sevmekle örneğin bir insana aşık olmak arasında hemen hemen hiçbir mantık karşıtlığı yoktur. Bir insana aşkla tutulduğumuz sırada gösterdiğimiz tipik davranış biçimlerini sonsuz sevgi ve güzelliğin sahibi olan Yüce Dost'tan esirgemek belki bizim en büyük yanılsamalarımızdan biridir. Buradan hareketle O'nu nasıl sevmemiz gerektiğini anladığımız zaman tüm ilişkilerimiz daha yeşil ve dallarımız bahar çiçekleri ile dolu olacaktır. Aşık olma halinin doğası ve dışavurumları asla değişmez. Değişen yalnızca aşkın nesnesidir.