Bir ailenin iki kuşak yaşamı ve hatanın bedeli...
Kararsızlık bir süreçti. Kısa tutmak derin düşünmek gerekirdi. Derinliğin ölçütünü insanlar belirlerdir. Ya rahatça yüzüp geçeceksin karşı kıyıya. Bu senin zaferin olacak. Ya da boğulup batacaksın diplere doğru çırpına çırpına. Nefesin bir gidip bir gelecek önce. Soluksuz kalacaksın. Vücudunun ağırlığı çırpınışlarını kesecek. İki misli olacak bedenin suyun altında hissedeceksin. ANlayacaksın ki o zaman bazı hataların dönüşü yok. Bu son kaçınılmaz olan sondur.
Ve bir kadın... Mitolojiden tasavvufa noratik sapmaların kişiliğine yer ettiği yaşamında sadece taşlar ve oğlu vardı.
Kadın büyük saksının içindeki taşları sopayla karıştırmaya başladı. Gücü yetersiz kalıyor kuvveti sinmiyordu. Bıraktı karıştırmayı. Derin bir nefes aldı. Dudakları kımıldadı hafiften. Tekrar karıştırmaya başladı. Karıştırdı... O karıştırdıkça bir ısı yükseldi saksıdan. Isıyla birlikte bir ışık.
Saç diplerinden iki damla süzüldü şakaklarına. Damlalardan biri yanağında dağıldı. Ötekisi çenesine doğru indi. Soğuk iki damla... Hal-i ruhaniyesi gibi sakin telaşsız kayıp gittiler. Telaşsız ve sabırlı. Bir üçüncü damla indi arkadan oda dağıldı yanağında dağılıp yayıldı yüzünde. Bir zerrede dudağına bulaştı. Diliyle dokundu bulaşana tuzlu bir tad yıyıldı ağzının içinde. Var gücüyle dayandı sopaya! Sonra fısıldadı kadın:
- Hacerül Esved taşı eyle taşlarımı.