Efsane ve hurafelerden arındırılmış bir Millî Mücadele Tarihi bugüne kadar pek çok defa yazılmak istenmişse de bizce bütün bunlar yetersiz yerli yerine oturmamış ve bir "Millî Tarih Şuuru"na bağlanamamıştır. Acıdır fakat itiraf etmek zorundayız ki bugüne kadar tarihçilerimiz tarihimizin bu en hassas döneminin gerçek tarihini yazamamışlardır.
(...)
Aktüel tarihçi Murat Bardakçı bir televizyon proğramında Mustafa Kemal ile Vahîdüddin arasında haberleşmenin İzmir'in kurtuluşuna kadar hiç kesilmediğini bu haberleşmeye dair evrakların bir devlet kurumu tarafından saklandığını ve halka açıklanmadığını o devlet kurumunun Genelkurmay Arşivi olmadığını sözkonusu evrakı kendisinin gördüğünü açıklamıştır.
Demek ki milletçe henüz "Logos Fikir Çağı"mız gelmemiş "Mitos Masal Çağı"nı idrak etmekteyiz; adına "idrak" mi "idrakin iğdiş edilmesi" mi denir bilemediğimiz...
(...)
Öyleyse ne yapmalı? Millî Mücadele Tarihimize dair bir kısım kaynakların sansürlenmiş ve yasaklanmış olmasına nazaran efsane ve hurafelerin silahlarına teslim mi olmalı? Yoksa bugüne kadar onlara inanmayanların yapageldikleri gibi tarihimizin bu en hassas devresini küçücük daracık nüktelerle yamalıbohça değinmelerle bir "Millî Tarih Şuuru"na bağlanmaktan uzak ve böyle olduğu için de efsaneler ve hurafeler arasında kaybolup gitmeye mahkûm bir seviyede ele almaya mı uğraşmalı?