Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk siyasi sisteminin kalbi hükmündedir. Kurtuluş savaşını sevk ve idare eden Meclisimiz aynı zamanda Cumhuriyetimizi kurmuş modern Türkiye'yi inşa eden irade olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk toplumdaki tüm farklılıkların iradesini sürece yansıtan bir ortak akıl mecraı olarak Meclis'i öne çıkarmış önemli kararlar Milletin Meclisi tarafından alınmıştır. Türk demokrasisi 1950'li yıllardan itibaren çok partili siyasi hayata geçilmesiyle birlikte önemli bir aşama kat etmiştir. Siyasi partiler sivil toplum örgütleri gönüllü kuruluşlar sendikalar medya ve basın kuruluşları gibi aktörlerin gelişim kaydetmesi Türk demokrasisinin de güçlenmesini ve kurumsallaşmasını sağlamıştır. Parlamenter demokraside siyasi partiler gibi en önemli siyasi aktörlerden birisi hiç şüphesiz milletvekilleridir. Milletvekili sadece seçildiği seçim bölgesiyle ilgilenen ve burada yaşayan insanları temsil eden bir siyasi aktör değildir aynı zamanda yasama faaliyetleriyle tüm Türkiye'yi şekillendiren ve ülkede yaşayan herkesin iradesini emanet ettiği kişidir.
Türkiye'nin ve Türk demokrasisinin son dönemde kaydettiği tarihi dönüşüm de elbette TBMM'nin ve tüm milletvekillerinin payı ve katkısı bulunmaktadır. Meclisin ve siyaset kurumunun itibarının yükselmesi de yine milletvekili profilinin yaşadığı olumlu değişimle ilişkilidir. Türkiye bugün Meclisiyle demokrasisiyle siyaset kurumuyla bölgesinde örnek gösterilen bir konumda bulunmaktadır.
Demokrasi yolunda kat ettiğimiz mesafe önemlidir ama daha önemlisi bu konudaki kararlılığımızı tavizsiz devam ettirmektir. Demokratikleşme süreci içinde kararlılığı cesareti ve samimiyeti barındıran bir mücadeleyi gerektirmektedir. Son dönemde kaydedilen değişim ve dönüşüm de böyle bir mücadelenin sonucudur. Vesayetçi anlayışlar çeteler karanlık odaklar illegal yapılanmalar geçmiş dönemlerde siyaset kurumuna tasallut etmek istemiş milletin iradesini ipotek altına almaya ve ülkenin kaderini bir grubun inhisarı altına sokmaya çalışmıştır. Vesayetçi ve müdahaleci anlayışın zayıflatılması demokrasinin güçlenmesini beraberinde getirmektedir. Milletin iradesini korumak ve yüceltmek demokrasiye inanan herkesin görevidir ancak öncelikli sorumluluk bu emaneti üstlenen vekillere aittir. Türkiye toplumu ve aziz milletimiz bu ülkeyi demokrasi ve sivil siyaset eliyle bizzat idare etmeye ehliyetine ve olgunluğuna sahiptir.
Sayın Akarcalı'nın bu kitaptaki en önemli tespitlerinden biri de ülkemizin uzun yıllar merkeziyetçi bürokratik anlayış tarafından coğrafyamızın ve insanlarımızın gerçeklerinden kopuk bir şekilde yönetilmeye çalışıldığıdır. Bürokratik oligarşi olarak adlandırdığımız bu anlayış demokrasinin ve siyasetin güçlenmesine paralel olarak zayıflatılmıştır. Artık Türkiye Ankara'da keyfi kararlar alınıp bunun tüm ülkeye dayatıldığı günleri geride bırakmıştır. AK Parti iktidarlarının ortaya koyduğu yönetim felsefesi merkeziyetçi ve hantal bürokratik anlayış yerine hizmeti ve insanı merkeze alan yerel birimlere güç aktaran sonuca odaklanan bir anlayışı esas almaktadır.
Sayın Akarcalı'nın kitabını okuyanlar demokrasi ve siyasetin bugüne kadar geçirdiği dönüşümü bütün açıklığıyla göreceklerdir. Türk demokrasisi bütün bu badireleri sıkıntı ve engelleri aşarak bugünlere ulaşmıştır. Bundan sonraki süreçte Türkiye enerjisini kendi içindeki kısır tartışmalarla heba etmeyecek bölgesinde ve dünyada barışı kardeşliği huzuru refahı daha fazla yükseltmek için kullanacaktır.
Sayın Akarcalı'ya hem siyasetteki birikimini yeni milletvekillerine aktardığı hem de Türkiye'nin demokrasi yolunda kat ettiği mesafeyi yalın bir şekilde ortaya koyduğu için teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın siyasetçiler başta olmak üzere her alanda tecrübelerini ve birikimlerini gelecek nesillere bırakmak isteyenler için örnek teşkil etmesini diliyorum.
Recep Tayyip ERDOĞAN
BAŞBAKAN