Lozan Antlaşması'na bağlı bir dizi hukuki belgeden biri olan 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi ile hayata geçirilen Türk-Yunan halklarının mübadelesi o güne kadar dünyada emsali görülmemiş bir uygulama olmuştur. Türk ve Yunan devletlerinin kendi milli devletlerini inşa ediş sürecine paralel olarak doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalan mübadil göçmenlerin yaşadıkları aslında bir kuşağın köklerinden koparılma hikâyesi. Dünyaya gözlerini açtıkları evlerini ilk çocukluklarını yaşadıkları bahçeleri ilk oyunlarını oynadıkları meydanları Yunanistan'da iç içe geçmiş hayatları ve Selanik'e ve Girit'e emanet edilmiş dedelerin ve ninelerin mezarlarını geride bırakarak; yeni bir hayata başlamanın tüm zorluklarını göğüslemek zorunda kalan hayatların hikâyesi.
Bir ağacın dalları ne kadar uzarsa uzasın ne kadar yayılırsa yayılsın beslendiği yer yine kökleridir. İnsanoğlu da biraz böyle değil mi? Nerede yaşarsa yaşasın ekmeğini nerede kazanırsa kazansın yine de köklerini beraberinde götürür. İşte elinizdeki bu kitapta mübadillerin Balkan Savaşı'nın sebep olduğu yıkımla başlayan hikâyeleri; mübadele süreci ve daha da önemlisi Mersin'e geldikten sonraki dönemde yaşananlar birlikte ele alınmaktadır. Tarihin yeniden yazıldığı bir sürecin bizzat öznesi olmuş Lozan Mübadillerinin Yunanistan'dan Mersin'e hikâyesi ve mübadele göçü ile birer yaprak gibi köklerinden çekilip savrulmuş nice hayatlar anlatılmaktadır. Ayrıca nüfus mübadelesinin toplumsal ve iktisadi sonuçları Mersin açısından ele alınmaktadır. Böylece Mersin kenti özelinde bu çalışma ile Türk-Yunan nüfus mübadelesinin Türkiye üzerinde yarattığı dönüşümlerin de daha iyi tespit edileceği düşünülmektedir.