Evet bu zât neşredeceğimiz bu eserde de görüleceği üzere derslerinde ve sohbetlerinde Kur'ân-ı Kerîm'den ba'zı âyetlerin meâlini okurdu. Bunu "Mevâkib" adlı muhtasar bir tefsîrden ta'kíb ederdi. Kezâ derslerden önce bizzât hadîs kitâblarından bir mikdâr hadîs-i şerîf meâlini okurdu. Ba'zan da ihtiyâca binâen fıkhî mesâil üzerinde dururdu. Daha sonra Risâle-i Nûr'u ders verirdi. Âdetâ bu ders metoduyla Risâle-i Nûr'un anlaşılması için bir ihzâriyye yapardı. Çünkü an'ane-i İslâmiyye böyle gelmiştir. Hiçbir mürşid ve hiçbir âlim Kur'ân hadîs ve fıkhı tedrîsâtlarında eksik etmemişlerdir. Haddizâtında dîne hizmet de bunları okumak ve okutmakla mümkündür. Zîrâ dîn iki temel kaynak olan Kur'ân ve Hadîs'ten ibârettir. Tefsîr ve fıkıh başta olmak üzere diğer kütüb-i İslâmiyye ise bu iki kaynağın açıklaması ve hádimidir. Bu sebeble sâir kütüb-i İslâmiyye Kur'ân ve Hadîs'in tefsîri niyeti ile okunmalı ve aslâ onların yerine geçmemelidir.