"Trende Rabia bana bakıyordu ama görmüyordu sanki. Şoktaydı sanırım. On iki yaşındaydı o da. Büyük sayılmazdı. Vagonun ahşaplı-demirli kapısından dışarıyı seçebiliyordum ama henüz güneş tam olarak doğmamıştı. Saat kaçtı peki? Bilmiyorduk. Askerler biz trene binerken bütün değerli eşyalarımızı almışlardı. En doğru saat onların bize söyleyecekleri saatti."
II. Dünya Savaşı yıllarında Gürcistan'da yaşayan masum köylüler bir gece ansızın Rus
Hükümeti tarafından alınan bir kararla yerlerinden yurtlarından edilirler. Trenlere doldurulup oldukça kötü şartlarda nereye gittiğini bilmeden korku dolu günler geçiren bu köylüler içinde iki kız çocuğu o tren yolculuğunda kendi kaderlerini çizmek zorunda kalırlar.