Medya organları barış tartışmalarına karşı tarafsız kalamazlar. Bu düşünce göreceli olarak yeni bir gazetecilik anlayışı olan Barış Gazeteciliği'nin temel ilkesini temel çıkış noktasını teşkil eder. Bu çalışma gazetecinin krizlerden çıkış sürecinde aktif rol oynaması fikri üzerine tartışmaların ötesine geçmeye ve barış gazeteciliğinin somut işlevselliği üzerine eğilme amacındadır. Bu çalışmanın amacı sadece gazetecinin faaliyetleriyle barışı teşvik edip etmemesi gerektiğini bilmek değil. Amaçlanan netice barış gazeteciliğinin uygulanabilirliğinin eleştirel tahlilini yapmaktır: Yani bu modeli izleyen medyatik bir yapı işlevsel olabilir mi? Medya işlevini yerine getirirken ifade özgürlüğü basın özgürlüğü gibi bir takım haklardan da ayrıcalıklı olarak yararlanır. Bununla beraber medyanın her şeyden sorumsuz olduğuna hükmedilemez. Medyanın hukuki olduğu kadar etik bir takım değerlere itibar etmesi gerektiği de genel kabul görmüş bir düşüncedir. Bu değerlerden bir tanesi de medyanın hem hukuki hem ahlaki anlamda barış için hizmet etmesi gerektiği yolundaki görüştür. Sivil toplumun en önemli beklentilerinden biri olan özgür medya siyasi ekonomik kültürel kamplaşma ve çatışmalardan kendini soyutlayabildiği oranda bağımsız ve tarafsız bir şekilde bu rolü üstlenebilir. Bizim çalışmamızın konusu olan gazetecilik yaklaşımı "Barış Gazeteciliği" " Çatışmalara Duyarlı Gazetecilik" "Arabulucu ya da Aracı Gazetecilik" "Proaktif Gazetecilik" "Önleyici Gazetecilik" gibi çeşitli isimlerle anılsa da hepsi aynı ve tek kavram üzerinde birleşir: "Kitle iletişimi tekniklerinin anlaşmazlık ve çatışmaların önlenmesine ve barışçı yollarla çözümüne yönelik amaçlarla kullanılması". Biz bu çalışmamızda söz konusu gazetecilik yaklaşımını barışı hedeflediği ve ona ulaşma konusunda aktif tavır benimsediği için bu anlayışı daha iyi tarif eden "Barış Gazeteciliği" terimiyle tanımlamayı tercih edeceğiz.