İslam düşüncesinde ahlâkı bir disiplin olarak temellendiren ve problemlerini en geniş şekilde tartışarak 'ilmü'l-ahlâk'ın yani âhlak felsefesinin kuruluş ve gelişmesini sağlayanlar İslâm filozoflarıdır. Öteki İslâm bilginleri filozofların en çok ahlâka dair görüşlerinden yararlanmışlardır.
İslâm dünyasında fikri ve felsefi seviyede ahlâk çalışmaları Nasirüddin Tusi'den (Ö.672/1274) sonra felsefenin kelâmileştiği dönemde en az üç yüzyıl sürmüştür. Nitekim Kınalızâde'nin (Ö.979/1572) Ahlâk-ı Alâi'si sistem ve muhteva itibariyle tamamen felsefi mahiyette bir ahlâk kitabıdır.
İslam ahlâk düşüncesinin günümüzde yeterince incelendiği söylenemez. Nitekim gerek ülkemizde gerekse öteki İslâm ülkelerinde Batı ahlâk düşüncesiyle ilgili telif ve tercüme eserler İslâm ahlâkına dair yayınlardan daha fazla ve çoğunlukla daha kalitelidir. Milletimizin ve diğer müslüman milletlerin kimlik arayışı içinde bulunduğu bir dönemde bu durum gerçekten kaygı vericidir.
Biz bu çalışmamızda başlıca örnekleriyle İslâm edeb-ahlâk kültürü üzerinde durarak kelâm ve tasavvuf disiplinlerini ahlâkla ilgili yönleriyle gözden geçirdik.
'Felsefi Ahlâk' başlığını hem İslâm'ın iç dinamiğinden hem de fetihlerin doğurduğu yeni şartlar içinde yabancı kültürlerle temaslar sonucunda doğup gelişen felsefi birikimin ortaya çıkardığı ahlâk düşüncesini ifade etmek için kullandık.