Hayatın kademelerinden geçerken anlara değil de insanlara takılır kafamız. Oysa yaşadıklarımız kişilerden değil anlardan; daha doğrusu anlara sıkışmış bir noktada zamanı durdurup çakılı kalma isteği karanlıkta sadece bir sese bir hayale odaklanma ihtiyacı ya da yorganın yerini alan alışık olduğumuz teni daimi kılma çabası gibi hislerden ibarettir. Aşık olduğumuz aslında insanlar değildir şairin dediği gibi yalnızca "birkaç sonsuzluk anı"dan başka nedir...
Olayların bağlantılarının ortak noktalarının ya da sonuçlarının aslında hiçbir önemi yok; bunu anlatmaya çalışıyorum: terk edilmeye ölüme ayrılık anına bile aşık olabilmeyi...
Hayatımın değişik kesitlerine ilişkin hiçbir kronoloji izlemeden aşık olduğum ve unutamadığım anları yazdım. Sonbaharı anlatmadım düşen bir yaprağa olan aşkımı yazdım size denizi değil yosun kokusunu sevdiğim günü anlattım.