Ey insan! Aç uyudun mu hiç?
Bir mezarlığın yanından geçerken ürperdin mi?
Toprak çağırdı mı seni bir kez olsun?
Tam sevinç çığlıkları atacağın anda en değerli varlığın çekip gitti mi?
Rüyada olsun öldün mü?
Ölümün soğuk yüzüyle karşılaştın mı hiç?
Kuşkuların gölgesinde yüreği yaralı olan Hülya tek kelime etmeden vaktin gelmesini bekliyor Sinem ise odanın içinde bir o tarafa bir bu tarafa hareket ediyordu. Yüzlerine yansıyan nahoş durumun kırıntıları günler sonra vücuda gelecek kaktüs dikenleri gibi belirgindi. Tazecik yüreklerini kaplayan o gaddar korku karşısında tam bir teslimiyet hâkimdi ve birisi gerçeği bilirken diğeri tamamen habersizdi. Hülya belkiler arasında boğuşup sözde yaralı babasına üzülürken Sinem bu habersiz masumun gerçekle yüzleşeceği andaki hâline veryansın ediyordu. Son derecede bir yürek burkulmasının yaşanacağı tarifsiz dakikalara sayılı saatler kalmasından ötürü Sinem'i ateşler basıyor feci şekilde ürküyordu. Hülya'nın ise zihni uyuşmuş başka âlemlerdeydi.
Ölüm geldi mi bedene
Lokman olsan nafile!