Miyase Sertbarut yaklaşık bir buçuk yıl kadar üzerinde çalıştığı bu kitabında daha önce hiçbir yazarın kâğıda dökmeye
cesaret edemediği tehlikeli ve pis kokulu sulara doğru götürüyor kalemini. Çöp Plaza birbirinden apayrı iki dünyanın resmini
çiziyor okurlarına. Bir yanda kentli seçkinlerin yaşadığı kuşların böceklerin bile ziyaret edemediği daima steril ve korunaklı
Elit City öteki yanda zenginlerin çöplerini toplayarak günlük ekmeklerinin peşinde koşan insanların yaşam savaşı verdiği
Gülova Mahallesi. En tepedekiler ve en aşağıdakiler... Birbirlerine yakın bölgelerde yaşam sürmelerine rağmen birbirlerinin
hayatlarına teğet geçen insan manzaraları...
Çocuklarını her türlü tehlikeden koruyarak yapay fanuslar içinde büyüten Elit City sakinlerinin çocuklarının sağlıkları büyük
tehdit altındadır. Bağışıklık sistemleri çökmeye başlayan çocuklar yüksek yaşam standartlarına rağmen bitkin ve hastadır.
Bunun üstesinden gelebilmek içinse tek bir çare vardır: kan nakli. Peki ama kimlerin kanı bu hastalıklı çocukların derdine deva
olacaktır? Elit City başhekimi ve çocuk kliniği şefinin yaptıkları adice bir planla gereken tedavi yöntemi bulunur. Çözüm iki
kilometre yakınlarındaki Gülova Mahallesi'nde saklıdır ve bu tedaviyi uygulayabilmek için mahalle çocuklarının yardımına
ihtiyaç vardır. Yiyecek yemeklerini bile çöpten çıkaran bir mahalle halkının çocuklarıyla böylesi bir tedavi yönteminin nasıl bir
ilişkisi olabilir? Yasa dışı yollarla başlatılan bu tedavi ne şartlarda uygulanacaktır? Söz konusu tedavinin Gülova çocukları
üzerindeki yan etkileri araştırılmış mıdır?..
Gerçeğin hayalle insanlığın kötülükle mücadelesini gözler önüne seren Çöp Plaza iki ayrı insan topluluğu arasındaki
değişiklikler üzerine farkındalık kazanmamıza önayak olarak hayati bir soru üzerinde de düşünmemizi amaçlıyor: "Herkes
beladan kaçarsa bela büyümez mi hiç?"
Yazar kitabını ütopik bir finalle mutlu bir şekilde sonlandırmaya gayret etse de gerçek peşini bırakmıyor ve hayatın
acımasızlığı hakikati kulaklarına haykırarak düşlerinde kurduğu imkânsız bir yaşamın aslında var olamayacağını hatırlatıyor.
Yine de yaşam oldukça ümit vardır. İleride bir zamanda nice Fıratlar ve Berkler ellerinde renkli çerçeveli büyüteçleriyle bir
yerlerde buluşabilirler. Kim bilir belki...