Onat Kutlar 1982-84 yıllarında yazdığı bir dizi mektup-denemede dönemin duyarlığını bir ozan edasıyla yansıtmıştı. Dostlukların acıların umutların dahası özgürlüğün ve tutsaklığın usta işi bir biçimde dile geldiği yazılar Yeter ki Kararmasın... adıyla kitaplaştığında Memet Fuat Ferit Edgü Erdal Öz Işıl Özgentürk ayakta alkışlamışlardı.
Şiirin romanın resmin müziğin ve elbette sinemanın bileşiminden çıkan kıvılcımlarla tutuşmuş bu mektupların yazılışlarından otuz yıl sonra da kimi karanlıklara kibrit çakması niçin yadırgansın ki?
Nasıl bir alacakaranlık... Geceyle gündüzün arasına sıkışmış uzun bir kör saat. Geçmişle geleceğin doğuyla batının ölümle yaşamın arasına sıkışmış. Alacakaranlık görünmez bir çevrintiyle yutup götürüyor her şeyi. Bu noktada onurla alçaklığın sınırları birbirine karışır. Her şeyin. Direnmenin köşeyi dönmenin özgürlüğün tutsaklığın. Çıkmak? Böyle durumlarda herkesten önce birilerinin dönüp kapıya bakmaları gerekir. Oysa Bizans'ın iç içe çemberlerinde sıkıştırılmış köle sarhoşluğu ile dolanıyoruz.