Gözlerimi yeniden açtığımdaysa küçüklüğümde Bağdata kadar uzandığını düşlediğim Bağdat Caddesinin iki yanında ritimsiz aralıklarla sıralanan ağaç ve binaların ayna kırıkları üzerine dağılan parçalı izdüşümleri tekrar eski yerlerine gelmiş etrafımda tersyüz olan ne varsa bir çırpıda düzelivermişti. Bu kez de mutlu bakan bir çift duru mavi göz karşılamıştı beni. Renkli ışıkların aydınlattığı varaklı aynadan elimdeki kırık aynaya muzipçe gülümseyen bu büyülü göz beni büyük bir hızla kendi okyanusunun derinliklerine çekiyordu. Bu düşsel yolculuğumda "Her insanın kendi illüzyonunda yaşadığı hayatını kendi kurguladığı çevrede kendi yarattığı karakterlerle ve yine kendi düşlediği biçimde sürdürüyor olabileceği " türünden fantastik düşüncelere kapılmıştım