Mazisiz bir geleceğin olamayacağı gerçeği her yeni yetişen neslin gözlerini geriye döndürecek ve geçmişin hangi görüş ve anlayış zevkine sahip olduğunu bilmek arzusu onlara yeni ufuklar getirecektir. Bu anlayışın yıllardır şahit olduğumuz ihmali neticesidir ki sanat dünyamız zaman zaman ait olduğu toplumu ifadeden aciz kalmış gittikçe kansız ve çelimsiz ürünler vererek can çekişircesine yaşamağa mahkûm olmuştur.
Böylesi dönemlerde sanatkâr ya ithal malı düşünce ve fikirlere sığınmakta veya ani bir cehtle zihni ve ruhi dünyasını peşinden sürükleyecek kudrete sahip bir sâri hakikati arama sevdasına kapılmaktadır. Bu fikir ile maziden kendisine hiçbir şey almadan müstakbel insanlığı kafasında taşıyama cağını hisseden sanatçı geçmişi kurcalamak zorunda kalacak ve bununla da bir sevgi ve ruh atmosferi yaratmanın sırrını elde edecektir. Böylece nefretle dolu huzursuz ruhları yıkamak hevesiyle irşat kürsüsünü geçmiş değerleri aksettiren zeminler kuracak olan sanatçı bu kaynaktan hareketle sanatına tem olarak ait olduğu memleketin insanını ve peyzajını konuşturma şansını sahip olacaktır.