"Beyefendi dalgın bir insan ayağının idam sehpasına takıldığı bir memlekette hiç gazetecilik yapılabilir mi gazete çıkarılır mı?"
Cumhuriyet döneminin erken bir safhasında dile getirilen bu sitem aslında medeni cesaret sahibi gazeteciliğin tarihini özetler. Ahmet Samim'in medeni cesaret sahibi bir gazeteci olarak yaşamaya çalıştığı kısacık ömrü sokak ortasında öldürülerek son buldu. İttihat ve Terakki muhalifi bir gazeteci muhalif bir siyasi şahsiyetti. Hayatı sadece fikirleri muhalefetinin sertliği ve ölümü ile sınırlandırılamaz. Ölümünden sonra meslektaşlarının tepkisi de Osmanlı-Türkiye gazetecilik tarihi açısından ibretliktir.
Mehmet T. Hastaş'ın bu kitabı bir yandan II. Meşrutiyet döneminde muhalif bir gazetecinin portresini çizerken bir yandan
da tarihin dışına itilmiş bir meftanın fikirlerini ilk defa kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Ahmet Samim "kurşunla sansür"; sehpa ve sürgünle susturmaç geleneğinin erken kurbanlarından birisiydi.
Uygur Kocabaşoğlu
...kitabın bu "sonsöz" denilen yerine saklandım. Siz kitabı
bitirmiş buradan yolunuza devam ederken Ahmet Samim'in bir
çağdaşı Ahmet Midhat Efendi gibi arkanızdan "Ey kari!" diye
bağırmak için: "Ey kari! Ahmet Samim'i unutma! Bu memlekette
böyle düşünüyor diye adam öldürdüklerini hiç unutma!"
Murat Belge