"Hemen herkesin çocukluğunda hissetmiş olabileceği gibi çocuklar önce öğretmen sonra da doktor olmak isterler. Bu iki meslek de çocukluğun hemen hiç çıkara yer olmayan doğal dünyasına yakın olduğu için istenir belki de. Sonraki yaşlarda
araya erişkin dünyasının beklentileri karışır ve meslek tercihleri 'aklın' o bildik egemenliğine girer."
Şükrü Hatun hem hekim hem öğretmen (tıp fakültesi öğretim üyesi) olmanın tatminiyle iyimserliğiyle yazıyor. Yani çocuk
heyecanıyla... Hekimliğin önce "iyilik" olduğuna olması gerektiğine inanarak.
"Toplum için hekimlik" şiârını bunun için anlatmaya çalışıyor. Günümüz sağlık politikalarının belki en önemli meselesini
sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasını bunun için sorguluyor. Hastayı müşterileştiren icat ettiği hastalıkları pazarlayan bir tıp
endüstrisi bunun için endişelendiriyor onu.
Elinizdeki kitapta tıp ve sağlık politikalarıyla ilgili denemeler yer alıyor. Sağlık politikaları hastanelerin durumu tıp eğitimi...
"Herkes her hastaneye gidebiliyor ne güzel" manzarasının ardında pusuya yatan problemler... Sonra "çocuklara kurulan
saatler"... Çocukların ergenlerin gençlerin sağlık meseleleri (obezite sözgelimi...) - ve sağlık sisteminin onlara borçlu olduğu
şefkatteki kıtlık... Sonra olanca yalınlığıyla yaşamın olanca yalınlığıyla barışın dili imkânı umudu...
Şükrü Hatun'un yazıları "bir yerlerde birileri tüm insanlar için endişeleniyor insan-kardeşlerinin esenliğini düşünüyor"
duygusunu veriyor. Olanca yalınlığıyla.