Yeri delmek istercesine hızlı ve sert bir yağmur yağmaya başladı. Şemsiye taşımayı sevmeyen kedi karakterli bir insanım. İlk yağmurda sırılsıklam ıslandım. Islandıkça tüylerim seyrelip yer yer görünen kırmızımsı tenime yapıştı. Yağmur dinene kadar yeşil bir apartmanın balkonu altına sığındım. Hemen ardımdan koşarak gelen nasılsa yağmurdan hiç ıslanmadan kaçmayı başarmış siyah paltolu genç adamla yağmurun dinmesini bekledik.
Ben gitgide hızlanan yağmura oflayıp puflarken o ninni gibi incecik bir türkü mırıldanıyordu; "küçükten yâr seven cennete gönderseler" diyordu türkü. Devamını dinleyemeden yağmur dindi. Siyah paltolu genç adam yere düşen son yağmur damlasının çıkardığı 'şıp' sesiyle türküyü bitirdi. Ellerini pantolonun ceplerine sokup ağır adımlarla gitti.
Sahi ya; küçükten yâr seveni cennete gönderseler...
Ya da sadece seveni...