Yazdıklarına ne Allah'ın adıyla başlayacaktı ne de göklerin ve yerin yaradılışıyla. Hatırlanabilen en eski başlangıç kadının ve erkeğin birbirini gördüğü andı. Birbirini gören birbirini isteyen iki çift göz. Gerisi boşluktu.
Bilal Kaya her günün yeni bir başlangıç demek olduğunu biliyordu ama bilmediği her yeni başlangıcın yeni bir sonu hak ettiğiydi. Yapacağı kaçamağa kendini hazırlarken hem geçmişiyle; kendi kutsal kitabını yazan dedesiyle savaşmaya giderken aşkı bulan amcasıyla imanıyla uçkuru arasında salınan babasıyla ve anlatılan aile hikâyeleriyle hem de bugünüyle hesaplaşacaktır...
Umut Dağıstan ikinci romanı Boşluğun Sesi'nde sonu trajediyle biten bir çapkınlık macerası anlatıyor okura. Bunu kadın ile erkek aşk ile aldatma yaşlılık ile gençlik yaşam ile ölüm yazı ile hayat arasındaki mesafenin sanılandan daha kısa olduğunu her türlü olayın belki de sadece zihinde yaşandığını hissettiren incelikli bir üslupla başarıyor.
Eğlenceli hüzünlü ve ritim duygusunu hiç kaybetmeyen bu bir günlük hikâyenin arka planında ise Cumhuriyet tarihinin ve bu tarihsel süreçte taşralı bir ailenin çok canlı bir tablosu çiziliyor.