Ortaköy Camii'nin zarif minarelerinden yükselen ezan sesiyle başlayıp ezanı gözleri kapalı dinleyen Başak'ın derin bir uykuya dalışıyla biten belki bitmeyen daha çok anlatılacak olan bu soluk kesici hikâyesi için Şeyma Yol Kara'ya şükran borçluyuz.
Geleneğin içinden nasıl zengin bir çağdaş anlatı çıkarılabileceğinin yalın aynı zamanda o sadelik içerisinde zenginleşen bir örneği Taşlar ve Küller. Taş ve kül de dâhil olmak üzere neredeyse bütün özel isimler birer mecaz olarak bu insanı kendi derinliğine çeken öyküde yerini almış görünüyor. Yazar bizi bir insan sıcağının içine atarken kahramanın kalbini küt küt attıran 'aşk bazen devasız bir beladır. Bazen de can veren bir hayat' sözüyle karşılaştırıyor.
Bir solukta okuduğum hikâye bittiğinde benim ise gönlümün ücra bir yerinde 'aşk kavuşma arzusuyla sürekli yanmaktır' sözü duruyordu...
Sadık Yalsızuçanlar