Bir şehre ilk kez gittiğimizde görülecekler az çok bellidir: Tarihinin simgesi olarak seçilmiş bir yapı; saray kilise ya da cami bilet için kuyruğa girilecek bir müze önünde fotoğraf çektirilecek bir heykel ya da para atmadan geçilmeyecek bir çeşme... Şehrin gerçek kimliğine yaklaşmaktan çok bizi ondan uzaklaştıran onu sadece bir faaliyet parkından ibaret kılan bir dizi yapmanız gerekenler listesi.
Nicholas Wocdsworth'ün Akdeniz üçlemesi ise Çarklı bir "şehir rehberi" vaat ediyor: Şehrin geçmişini gündelik hayatın akıp giden temposunda arayan bir seyyahın gezi notları bakıp geçenden ziyade durup içine çeken bir anlatım... Kıyıda köşede saklı kalmış bir esnaf) lokantası lokantanın gide gele ahbap olunan garsonu kalabalık bir kahvede otururken gözünüze takılan manzaralar bir zamanlar şehrin en ünlü yazarının yaşadığı oysa şimdilerde yıkılmaya terk edilmiş evin içler acısı hali.
Mayi Kıta bir Akdenizliye yaraşır samimiyette şehri gezerken yanında rehber kitap değil bir dost sohbeti olsun isteyenlere...
Mayi Kıta Bir Akdeniz Üçlemesinde ilk durak; İskenderiye... yolculuk Venedik ile devam edip İstanbul'da son bulacak.