Necati Tosuner GÜNEŞ GİDERKEN'de yaşlanıyor olma duygusunu işliyor. Dün gibi gelen anıların eskidiği tutkuların yıprandığı telaşların boşuna olduğu pişmanlıkların geride kaldığı umutlara ulaşılamadığı fark edilse de o yaşlanmayan yüreğin nasıl kıpırdandığını öykülüyor. Necati Tosuner bu öykülerde günlük olayları bilinen duyguları sıradan insanlık hallerini harikulade dil ustalığıyla ince ve kırılgan bir örgü haline getiriyor.
Mayısta ağustos sıcakları başlamıştı. "Ey kısa ömrüm nasıl geçersen geç!.." diyen ağustosböcekleri daha görünmemişti ama karpuz çoktan çıkmıştı elbet ve hemen de kabuğu denize düşmüştü. Evet kış olunca ağustosböceği kalıyor muydu ki gidip karıncanın kapısını çalsın!.. Peki kışın karınca da mı kalmıyordu yoksa kapıyı açacak... Kışın karınca kalmıyorsa o "çalışkanlığın" ne anlamı olabilirdi?.. Ve o telaşların.. yiyecek diye delirmelerin?..