" Elif'ti...
Evet oydu gelen. Hasan çavuşun torununa kardeşliği Ali Osman'a ettiği dua dilediği dilekti. O iyi şeyler olacağına dair bir sözdü; geniş bir zamana aynı anda dokunandı.
Elif'ti...
Orada sırtı dönük duruyordu. Saçları omzundan aşağı bir akarsu gibi dökülmüş ve dökülüyordu yine. Yine kara bulutlarla kapanmış kararmış bir gün ortasında ansızın doğan ve ışığını bir umut bir iyilik andı olarak sunan güneş gibiydi. Yine kokusu bahar günü gibi ılık bir esenlikti. Yine yine Elif baştan sona hem ilham hem sözdü Elif yine Ali Osman'ın zihninde yazıya dönüşüyordu."
Mikayil Dilbaz "Yol" ve "Çöl" Resimleri isimli romanlarının ardından bu defa "Kül ve Anka "yla okur karşısına çıkıyor.Yazar yine kendine özgü anlatımı ve sıra dışı kurgusuyla bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor.