"Şeyhim yarenim can yoldaşım... Mevlana'm!
Eğer Allah seni bana yazmışsa benden kaçışın yok! Lakin kader seni benden almışsa inan ağlamaya lüzum yok!
Gelinmez bir yola gidiyorum...
Başımı kesip kör bir kuyuya atsalar şah damarımdan oluk oluk kan kanımı akıtsalar dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar çakal sürüleri vücuduma saldırsa... Kırmazdı acılar beni yorardı belki teni. Özümsün. Özümle ararım Mevlana'm seni.
Yemin ederim ki;
Ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim.
Gör ki;
Aşk için ölmek ne demekmiş!"
Altı Alamut Fedaisi...
Altı Kin Dolu Akıl...
Altı Keskin Kılıç...
Bir Adam;
Tebrizli Şemseddin!
Ve Karanlık bir gece vaktinde kıvılcımlar saçarak çarpışan Yedi Kılıç...
Ve o gecenin ardında açılan YEDİ KAPI...
Ve o kanlı şahadete giden yol...
Sonrası...
Perde arkası...
"...Bir ölüyü ölümle korkutacağınızı düşündüren şey nedir sizlere Alamut'un aciz uşakları?" dediğinde Haşhaşiler bunu beklemiyorlardı...