"İncecik bir hilal doğuyor gökte... Gecenin göğu¨ dönu¨yor...
Hilalin ince sızı göru¨ntu¨su¨nde huzursuzlanmış bir kurdun uzun uzun uluyuşu kaplıyor obayı yeri gölu¨ ve göğu¨.
Karacakızlılar dönu¨p her iki yanlarını selamlıyorlar her iki yan uzayıp sonsuzlukta dönu¨yor... Bir ceylan geliyor giriyor çemberin ortasına... Bir arslan geliyor peşi sıra... Karacakızlılar eğilip selamlıyorlar arslanı... Şavkı yeri ve gökleri tutuyor... Görklu¨ Hu¨nkâr geliyor... Yer ve gök dönu¨yor...
Şavkı yeri ve göğu¨ geçmişi ve geleceği ağartan ışıkta o Bezmi elest'e dönu¨yor alaçuk...
Bir ezgi cadallanıyor yıldızlar kaynaşıyor tutuşuyor gecenin göğu¨ döne döne..."
Onlar "Bulunmuş Çocuklar"dan oluşmuş bir Tu¨rkmen oymağıydı.
Her şeyi oyun haline getiren ve suçtan gu¨nahtan da ari olmayan neşe içinde yaşayan bir kardeşlik eşitlik özgu¨rlu¨k topluluğuydular.
Anadolu'nun yangın yerine dönu¨ştu¨ru¨ldu¨ğu¨ bir çağda "Gelecek zamanlara gelecek ağaçlara gelecek gu¨neşlere bulutlara yağmurlara kuşlar ilen kurtlara kelebekler ilen solucanlara yel ile gu¨ne yer ile göğe tanıkluk... öte çağlara fikir bırakma oyunu" oynarken suçlu olarak yargılandıkları bir Yargu çadırında buldular kendilerini.
Üstelik... Yargu'nun başı Ulu Yargucu da kendileri gibi bir "Bulunmuş Çocuk"tu.
Bir "oyun"du Yargu zaten onlar da oyunu oyuna çevirdiler.