Kabuslarınızda hiç tecavüze uğradığınız oldu mu? Ya kızınızın başına böyle bir şey geldiği karabasanıyla ter içinde uyanıp korku dolu gözlerle yatağınızda olduğunuzdan emin olmaya çalıştığınız?
O canavarı öldürmek için kurduğunuz hayaller bile onca ürkütücü birer düş ürünüyken bir başka zaman diliminde çok sevdiğiniz birini öldürmenin asla bir cinayet olmadığını savuna bilir misiniz peki?
Karşısında uzun boyuyla hala ona yukarıdan eğilerek bakan bir iskelet duruyordu kapıda. Sarı siyah bumburuşuk derisiyle daha da korkunçlaşmıştı kemikli suratı. İyice eksilen dişleriyle karanlık bir mağarayı andıran koca ağzı sonuna kadar açıktı esnerken.
Sağ eliyle sapından tuttuğu bıçağı bütün gücüyle daha da ileri itti. Adamın ağzından önce boğuk bir ses çıktı arkasından da oluk gibi kan boşaldı. Kadın bir daha yüklendi bıçağa ve olduğu yerde çevirdi...
"Daha altı yaşındaydım 'al bu senin oyuncağın' dediğin şeyle tanıştığımda. Neden yaptın bunu bana?" Sesi kısılmış artık tıslayarak konuşuyordu. "Aynur hoşlanırdı senin yaptıklarından ama ben hep nefret ettim hep iğrendim senden. Ama en korkuncu neydi biliyor musun? Kendimden nefret ettim hep. Mıncıkladığın minicik memelerimden genç kız bile olamadan kadın oluvermiş bedenimden duygudan yoksun beynimden nefret ettim. Bana kendimi sevmemeyi insanlara güvenmemeyi sadece göğsümün üstünde bir öfke yumağıyla yaşamayı öğrettin o gün..."
"Kahretsin" diye söylendi yerden kaldırdığı koca iskelet ele bakarken. "Ne kadar da kalın parmakları varmış." Sonra sinirli sinirli güldü. "Gerçek bir şey büyüklüğünde." Diğer parmakları işini zorlaştırmasınlar diye avcunun içine doğru kıvırdı ve yerden aldığı bıçakla orta parmağı kökünden kesti. "Bu parmağındı değil mi?"...