Fatima nehrin sularından gelen davete icabet edeceğini söyledikten sonra oturduğu yerde soyunmaya başladı.
Ne gariptir ki o soyunmaya başladığı anda havada karanlık bir perde oluştu; onu ben bile göremiyordum. Yanımda sessizce bu kutlu deryaya daldığını hissettim.
Nehirden içinden gelen hışırtılar ebedî bir kurtuluşun müjdesini veren İlâhi bir senfoni gibiydi. Bu İlâhi senfoniyi kendimden geçercesine dinlerken ne kadar zaman geçtiğinin yine farkında değildim. Neden sonra nehirdeki su damlalarının Fatima'yı uğurlama sesleriyle bu senfoninin bittiğini anladım.
Sadık dostum işte yine yanımdaydı. Yine havanın kendisine siper ettiği kara örtü altında giyindi. Sonra Fatima elimi tuttu. Eli serin nehir suyunun etkisiyle buz gibiydi.
Boğuk sesiyle; "Hadi Başak bu sefer randevuya beraber gidelim." dedi...