Eğer diyebiliyorsan ki; "Ben bu noktaya gelmeyi başarana kadar bin bir türlü zorluk ve sıkıntılardan geçtim; ancak başkaları aynı fırsat eşitliğine sahip olsun ve ille de bir yerlere gelebilmek için bunlara katlanmak zorunda kalmasın." Üstelik hiçbir zorluğa maruz kalmadan o noktaya erişmenin kıymetini çoğunun bilemeyeceğinden ve yakaladıkları şansı tıpkı fırsat düşkünü bir ganimetçi gibi harcayacaklarından adın kadar emin olduğun hâlde aynı fikirde kalabiliyorsan hâlâ; sen sadece devrimci değil aynı zamanda peygambersin demektir. Ben mi? Gerçekten böyle diyebilseydim yazmaya gereksinim duymazdım bunları. Tabii ki diyemediğim için yazmaktayım.
Hayatta üç tür insan vardır. Yapanlar yazanlar ve hem yapamayıp hem de yazamayanlar. Ben ise galiba dördüncü bir tür olarak hep yapamadığı için yazanlardan oldum şimdiye kadar. Çünkü daima yapamayanlar olması gerekeni yazar aslında. Ve her yazar potansiyel bir yapamayandır aynı zamanda. Taa ki gerçeğin aslında ne olup ne olmadığını anlayana kadar. Beni bu konuda yarım bırakarak düşüncelerimin tamamlanmasını sağlayan yegâne varlığa teşekkürler.
Eğer yaşamış olsaydık kesinlikle yazamazdım bunları...